000 04432nam a22002417a 4500
003 KOHA_mirakil
005 20240806145710.0
008 240102b tu ||||| |||| 00| 0 tur d
020 _a9786057670380 (t.k.)
020 _a9786057670397
040 _aTR-IsTMV
_btur
_cTR-IsTMV
041 _atur
082 _a811.23
_bYUN.Y 2021
100 _aYunus Emre, 1238?-1320?
_928065
245 1 0 _aYunus Emre - I : Yunus Emre'nin hayatı, san'atı, şiir dünyası Yunus Emre şerhleri /
_chazırlayan: Mustafa Tatçı ; editörler : Leyla İpekçi, Muhammed Bakır Köse.
250 _a1. Baskı
260 _aİstanbul :
_bH Yayınları,
_c2021.
_e
_f
_g
300 _a886 sayfa :
_bfotoğraf ;
_c30 cm.
490 0 _aH Yayınları
_v195
520 _aSÖZBAŞI 1240/1-1320/1 yılları arasında yaşayan Yünus Emre, Cenâb-ı Hakk'ın milletimize ve insanlığa büyük bir lutfudur. O, bizim medeniyetimizin inşasında temel harçlarından biridir. Yūnus Emre önemlidir! Zira Yünus Türk-İslâm kültürünün tarihte yaşayan her årifi gibi ilahilerinde vaz' ettiği ahlâki ve irfani değerlerle zihinlerde, gönüllerde ve dilde yeniliklere imza attı gitti. İnsanı yeniden inşa etmek! Zamanı ana getirmek! İnsanlığın fikirlerini, hayallerini ve rüyalarını tekamül ettirmek! İnsanlığı düştüğü yerden alıp kaldırmak, onu hakka, hakikate hazırlamak, kulluk bilinciyle do- natıp Allah'a lâyık hale getirmek... Esasen peygamberlerin ve onların izinden giden kamillerin misyonu ve insanlığa mirâsı da budur. Bu mirâs, putlaştırılan bütün sahte düşüncelerden kurtulup insanın yeniden inşa edilmesini sağlayacak yegâne hakikattir, başka bir şey değil. Burada mevzůmuz olan Yûnus Emre de varlığının, hakikatinin ve dininin aslından uzaklaşan insanlığın sadede gelmesi için kimi değerleri yeniden yorumladı. Her arif gibi o da bazı yanlışları yerinden söküp yerine yepyeni değerler koydu, yaşadı, söyledi ve gönülleri sarstı gitti. Yūnus Emre, yaşadığı çağın Muhammedi hakikati taşıyan ve temsil eden kâmil ve mükemmil- lerinden Tapduk Emre'nin kapısında ve tapusunda irşâd tezgâhında dokundu. Hayatta "odun- culuk" veya "sakālık" gibi basit görebileceğimiz bir vazifeyle sınandı, içini sabırla tezyin etti. Nefsini İslam'ın güzellikleriyle tanıştırdı; değişti, değişti, değişti... Değiştikçe derinleşti! Ledün pınarından kandıkça Muhammedîleşti. Sözü Kur'ân, özü Kur'ân haline geldi. Kendi içinde değişip derinleşirken çevresindekileri de değiştirdi. Yükseldiği gönül burcunda dilimizin ve dinimizin içini yakaladı. "Benden benliğim gitti, hep mülkümü dost tuttu." deyip nefsinin fäni, Cenâb-ı Hakk'ın bāki olduğunu isbat ve ilân etti. Yollar içinde bir yol, kullar içinde bir kul olduğunu bildi. Bir doğan idi, Tapduk koluna kondu. Çokluk Tür'undan birlik nûruna yol buldu. Yol tecrübelerini söze döktü. İnsanlığın Hakk'a ve hakikate dönmesi gerektiğini söyledi. İncitmeden, kırmadan dökmeden konuştu. Bir baba, bir ata şefkatiyle öğütlerde bulundu. Aşk imamının arkasında namaza durmuş, gönlü cemâat olmuştu. Ayruksu bir göz, ayruksu bir kulak, ayruksu bir dil ile görüp duyuyor ve konuşuyordu. O bize, sevmemiz gerektiğini, sevgi yoluyla Hakk'a ulaşmamız gerektiğini kendi dilimizle öğretti. Bizim, aşk ve mânâ dilimiz oldu! Annemizden öğrendiğimiz dile mânâ elbisesi giydirdi. Kendisi aşkın rengine boyananın dilinin de aynı renge boyanacağını bili- yordu. Anadili Türkçeyi hakikatin dili haline getirdi. Arapça bilmeyen insanımıza hakikati Türkçe va'z etti. İnsanımızı halktan Hakk'a, taklitten tahkike davet ederken kendi dilleriyle, ümmîlerin diliyle "oku" gönderdi. Onlar da anladılar ve iyi birer "okucu" ve "okuyucu" oldular. Sözleri dilden dile, gönülden gönüle yayıldı. Onun gönül kitabından söylediklerini duyup tefekküre dalanların kulaklarına can suyu kaçtı. Evde, sokakta ve pazarda konuşulan sözler onun kalemiyle semaya kanatlandı. "Dil hikmetin yoludur!" diye bayrak açtı, önümüzden gitti. Arkasından gelenlerin üslübu oldu. Sonraki gelenler onun izine basarak yürüdüler. Büyük Hak aşıkı Niyazi-i Mısri (ö. 1694) bu sebeple "Niyāzī'nin dilinden Yūnus durur söyleyen!" dedi.
900 _aHacer Pergel
_bMehmet Faruk Akgül
942 _2ddc
_cBK
999 _c4070
_d4070