Amazon kapak resmi
Amazon.com'dan alınan resim

Gülşen-i şu'arâ : indeksli tıpkıbasım / Ahmed Ahdî b. Şemsî-i Bağdadi ; hazırlayan : Süleyman Solmaz ; editör : Ersin Özarslan.

Yazar: Katkıda bulunan(lar):Materyal türü: MetinMetinDil: Türkçe Dil: Türkçe, Osmanlı Seri kaydı: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Başkanlığı ; IV/A-2-2.11.A. Dizi - Sayı : 3Yayın ayrıntıları:Ankara : Türk Tarih Kurumu Yayınları 2014. Tanım: XXIX, 12, [418] sayfa ; 24 cmISBN:
  • 9789751628923
Konu(lar): DDC sınıflandırma:
  • 819.12 BAĞ.G 2014
Özet: Dizin vardır.Özet: Osmanlıca metin bulunmaktadır.Özet: Gülşen-i Şu'arâ Anadolu sahasında Sehî ve Latîfî'nin eserlerinden sonra kaleme alınan üçüncü tezkire olup hacmi, muhtevası, dili ve üslubu açısından Türk edebiyatının önde gelen ve tanınmış tezkirelerindendir.Özet: Bağdatlı Ahdî (ö.1593-94) tarafından yazılan şair tezkiresi. Tezkire genellikle Ahdi Tezkiresi, Tezkire-i Ahdî-i Bağdadî olarak olarak tanınsa da özel adı Tezkire-i Erbâb-ı Vefâ (Safâ) veya Gülşen-i Şu‘arâ’dır. Gülşen-i Şu’arâ Anadolu sahasında Sehî ve Latîfî'nin eserlerinden sonra kaleme alınan üçüncü tezkire olup hacmi, muhtevası, dili ve üslubu açısından Türk edebiyatının önde gelen ve tanınmış tezkirelerindendir. 971/1563'te ilk kez üç ravza hâlinde tertip edilen ve Kütahya'da Şehzade Selîm'e (ö.1574) sunulan bu eser, Ahdî'nin bu tarihten sonra 30 yıl daha yaşaması, yeni şairlerle tanışıp mektuplaşarak biyografik malzemesini artırması ve esere yöneltilen tenkitleri göz önünde bulundurması gibi nedenlerden dolayı en az iki kez daha elden geçmiştir. Bu sebeple eserin nüshaları arasında çok büyük farklar meydana gelmiştir. Bu işlem yapılırken bazı biyografilere hiç dokunulmamış, bazılarında ise önemli değişiklikler olmuştur. Bu da yapılan işlemin belli bir sistemle ele alınmadığını göstermektedir. Yine bu gerekçeyle II. Selîm, tezkirede zaman zaman şehzade, zaman zaman padişah olarak gösterilmektedir. Gülşen-i Şu‘arâ (dört ravzalı son şekiller için), mukaddime, ravzalar ve hatimeden meydana gelmiştir. Yazar, mukaddimeye besmele, hamdele ve salvele ile başlamıştır. Ardından zamanın padişahı Kanûnî (ö.1566)'nin padişahlığı mübalağalı bir şekilde övülmüştür. Ahdî, bunu yaparken babasının yazdığı bir kasideden faydalanmıştır. Bu medhiye kısmından sonra şehzade Selîm de benzer ifadelerle övülmüştür. Ahdî, bundan sonra eserine, sebeb-i te'lif ile devam etmiştir. Sebeb-i te'lifin ardından, Bağdat'tan İstanbul'a gelişini ve İstanbul hakkındaki düşüncelerini ifade ettikten sonra İstanbul'dan ayrılmasını ve Kütahya'ya gidişini anlatmaktadır. Daha sonra eserini nasıl yazdığından bahsedip ravzaları tanıtarak Gülşen-i Şu‘arâ'nın ilk tertip tarihi olan h. 971'i ebcedle tarih düşürerek verir. Gülşen-i Şu'arâ'da birinci ravzada Kanûnî, onun şehzadeleri ile bazı paşalar (17); ikinci ravzada devrin ileri gelen devlet adamları, âlimler ve müderrisler ( 25); üçüncü ravzada sancak beyleri ve defterdarlar (14); dördüncü ravzada ise alfabetik olarak dönemin şairleri (324) olmak üzere toplam 380 şair biyografisine yer verilmiştir. Ahdî'nin eseri bir kaç kere tertip etmesi ve her tertipte tezkireye ilavelerde bulunması sebebiyle dördüncü ravzadaki alfabetik sistemde aksamalar mevcuttur. Gülşen-i Şu'arâ Türk tezkireciliğinde tenkit fikri açısından zaafiyetler barındırsa da kimi güçlü yönleriyle de dikkat çeken bir eserdir. Fuzûlî şair tezkireleri arasında ilk defa Gülşen-i Şu'arâ'da yer almış, Fuzûlî'nin oğlu Fazlî'den, İstanbullu Tab‘î’nin İstanbul Şehrengizi'nden ve Azerbaycanlı şair Zamirî'nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinden de ilk defa Ahdî tarafından bahsedilmiştir. Diğer Türkçe şair tezkirelerinde yer almayan ve çoğunluğu devletin doğu sınırlarında yaşayan 147 şair için Gülşen-i Şu'arâ'nın tek kaynak olması da eseri biyografik olarak önemini artıran bir husustur. Ahdî, devrin şairleri hakkında, bir iki şair hariç tutulursa, genellikle iyimser kanaatlere sahiptir. Gülşen-i Şu‘arâ'da şairin doğduğu yer, mesleği, bulunduğu son durum, çeşitli meclislerde sohbetlere devam edip etmediği, şiiri ve diğer eserleri üzerine bir takım değerlendirmeler yapılmaktadır. Yapılan tavsif değerlendirmeler yer yer birbirine benzemektedir. Ahdî'nin, Gülşen-i Şu'arâ'da -özellikle mukaddime ve hâtimede- sanatkârane bir üslup kullandığı söylenebilir. Mukaddime ve hâtime bölümlerinde ikili, üçlü terkipler yoğun olarak görülmektedir. Bilhassa başlıklarda Arapça ve Farsça ibareler vardır. Bu ifade tarzı diğer bölümlerde de aynı olmak şartıyla dua cümlelerinde de aynen devam eder. İlk üç bölümde ise, üslubu biyografisi anlatılan şairin sosyal statüsü belirlemektedir. Dilin belli bir standardı yoktur. Bu bölümlerde dil, hem ağır hem de saygılı, mübalağalı ve yücelticidir. Eserin dördüncü ravzasında ise, dil sade sayılabilecek durumdadır. Ahdî, söylemek istediklerini asıl bu bölümde söylemiştir. Gülşen-i Şu‘arâ'da konuşma dilinden alınmış ifade biçimlerine ve bazı anekdotlara da rastlanmakta olup Osmanlı Türkçesi'nin imkânları en iyi şekilde kullanılmıştır. Bu yüzden, Gülşen-i Şu‘arâ, gerek kelime kadrosu, gerek cümle çeşitliliği bakımından çok zengin bir dil malzemesini içermektedir. Tezkirede başarılı seci kullanımlarına da rastlanır (Solmaz 2018). Gülşen-i Şu‘arâ'nın on ikisi yurt içinde, sekizi yurt dışında olmak üzere bilinen 20 nüshası vardır. Eserin tenkitli metni, Süleyman Solmaz tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış (1996), 2005’te basılı kitap, 2009 ve 2018 yıllarında e-kitap olarak yayınlanmıştır.Özet: Eserden Örnekler Mevlânâ Fuzûlî (ʿaleyhir rahme)-i Bağdâdî Kemâl-i maʿrifetle kâmil ve fünûn-ı fezâyil ile fâzıl şûh-tabʿ u şîrîn-sohbet ve ʿilm-i hendese vü hey’et ile ebdân-dân ehl-i hikmet ve ehâdis ü tefâsir ile peyrev-i şeriʿat hadd-ı zâtında bende-i ehl-i tarîkatdür. Ol pîr-i nîkû-hısâl mazmûn-ı belâğat-nümûn bulmağla bî-misâl idi. Üç zebân ile asnâf-ı şiʿre kâdir ve tarz-ı muʿammâ ve ʿarûzda mâhir üslûb-ı inşâ-yı selâset-engîzi müseccaʿ mânend-i Hâce-i Cihân makbûl-i ehl-i zamân ve kavâid-i pür-fevâ’id-i kasâyid-i fesâhat-âmîzi mülemmaʿ misâl-i kasâyid-i Hâce-i Selmân ve dil-pesend-i ehl-i ʿirfân ve semt-i mesnevîde Leylî vü Mecnûn mânend-i dürr-i meknûn sebt itmişdür ve nice nice Türkî vü Fârisî resâil yazmışdur ve dahi Ravzatü’ş-şühedâ-yı Mevlânâ Hüseyn Vâʿiz’i be-tarîk-ı terceme Hadikatü’s-Süʿedâ-nâm bir kitâb ki sergüzeşt-i hazret-i imâmdur itmâmına ikdâm kılmışdur hâlâ meşhûr-ı hâs ü ʿâmdur derc kılmış. Hakkâ budur ki kendü tarzında muhteriʿ ve tarîk-ı maʿânîde mübtediʿ ve şâhid-i fikri elfâz-ı pâk ile müzeyyen ve gün gibi câme-i zerrîn-i maʿnâ ile aʿyân içre mübeyyen ve lisân-ı Tâzî’de olan ebyâtı fusahâ-yı ʿArab’da meşhûr güftâr-ı Nevâyi-âyîni Türkân-ı Moğol yanında mezkûr ve zebân-ı Fürs’de olan dîvânı pesendîde-i şuʿarâ-yı her merzbûm ve eşʿâr-ı Türkîsi makbûl-i zurafâ-yı Rûm olmışdur. Cümlesinden bir kaç matlaʿ-ı Fârisî ve bir nice Türkî beyt ve bir gazel-i ʿâşıkâne ki meşhûr-ı merdüm-i devr-i zamânedür sebt oldı ve sene selâse ve sittîn ve tisʿâ mi’ede maraz-ı tâʿûn ile matʿûn olup diger-gûn olmışdur. […] Gazel Bırakdı hâke hüsnün âftâb-ı ʿâlem-ârâyı Götürdi yir yüzinden muʿciz-i laʿlün Mesîhâ’yı İki gözden revân itmiş sirişküm kâmetün şevkı ʿAsâ-yı muʿcizi gör kim iki bölmiş bu deryâyı Bükülmiş kaddümi kurtarıgör kullâb-ı zülfünden Hatâdur çekmesün çok bağrı çökmiş bir sınuk yayı Ruhun üzre ham-ı ebrûnı görmek isterüm ammâ İgen düşvâr olur gün var iken görmek yeni ayı [...] Fuzûlî eşk seyliyle perîşân olma sabr eyle Ana hemvâr ola âhir tutup turmaz bu dünyâyı (Solmaz 2018: 240-241)Özet: Şairin tam adı: Ahmed Ahdî b. Şemsî-i Bağdâdî'dir
Yıldız derecelendirmeleri
    Ortalama derecelendirme: 0.0 (0 oy)
Mevcut
Materyal türü Geçerli Kütüphane Yer Numarası Durum İade tarihi Barkod
Kitap Kitap Türkiye Maarif Vakfı Eğitim İhtisas Kütüphanesi Genel Koleksiyon 819.12 BAĞ.G Kullanılabilir 0002673

Dizin vardır.

Osmanlıca metin bulunmaktadır.

Gülşen-i Şu'arâ Anadolu sahasında Sehî ve Latîfî'nin eserlerinden sonra kaleme alınan üçüncü tezkire olup hacmi, muhtevası, dili ve üslubu açısından Türk edebiyatının önde gelen ve tanınmış tezkirelerindendir.

Bağdatlı Ahdî (ö.1593-94) tarafından yazılan şair tezkiresi. Tezkire genellikle Ahdi Tezkiresi, Tezkire-i Ahdî-i Bağdadî olarak olarak tanınsa da özel adı Tezkire-i Erbâb-ı Vefâ (Safâ) veya Gülşen-i Şu‘arâ’dır.

Gülşen-i Şu’arâ Anadolu sahasında Sehî ve Latîfî'nin eserlerinden sonra kaleme alınan üçüncü tezkire olup hacmi, muhtevası, dili ve üslubu açısından Türk edebiyatının önde gelen ve tanınmış tezkirelerindendir. 971/1563'te ilk kez üç ravza hâlinde tertip edilen ve Kütahya'da Şehzade Selîm'e (ö.1574) sunulan bu eser, Ahdî'nin bu tarihten sonra 30 yıl daha yaşaması, yeni şairlerle tanışıp mektuplaşarak biyografik malzemesini artırması ve esere yöneltilen tenkitleri göz önünde bulundurması gibi nedenlerden dolayı en az iki kez daha elden geçmiştir. Bu sebeple eserin nüshaları arasında çok büyük farklar meydana gelmiştir. Bu işlem yapılırken bazı biyografilere hiç dokunulmamış, bazılarında ise önemli değişiklikler olmuştur. Bu da yapılan işlemin belli bir sistemle ele alınmadığını göstermektedir. Yine bu gerekçeyle II. Selîm, tezkirede zaman zaman şehzade, zaman zaman padişah olarak gösterilmektedir.

Gülşen-i Şu‘arâ (dört ravzalı son şekiller için), mukaddime, ravzalar ve hatimeden meydana gelmiştir. Yazar, mukaddimeye besmele, hamdele ve salvele ile başlamıştır. Ardından zamanın padişahı Kanûnî (ö.1566)'nin padişahlığı mübalağalı bir şekilde övülmüştür. Ahdî, bunu yaparken babasının yazdığı bir kasideden faydalanmıştır. Bu medhiye kısmından sonra şehzade Selîm de benzer ifadelerle övülmüştür. Ahdî, bundan sonra eserine, sebeb-i te'lif ile devam etmiştir. Sebeb-i te'lifin ardından, Bağdat'tan İstanbul'a gelişini ve İstanbul hakkındaki düşüncelerini ifade ettikten sonra İstanbul'dan ayrılmasını ve Kütahya'ya gidişini anlatmaktadır. Daha sonra eserini nasıl yazdığından bahsedip ravzaları tanıtarak Gülşen-i Şu‘arâ'nın ilk tertip tarihi olan h. 971'i ebcedle tarih düşürerek verir.

Gülşen-i Şu'arâ'da birinci ravzada Kanûnî, onun şehzadeleri ile bazı paşalar (17); ikinci ravzada devrin ileri gelen devlet adamları, âlimler ve müderrisler ( 25); üçüncü ravzada sancak beyleri ve defterdarlar (14); dördüncü ravzada ise alfabetik olarak dönemin şairleri (324) olmak üzere toplam 380 şair biyografisine yer verilmiştir. Ahdî'nin eseri bir kaç kere tertip etmesi ve her tertipte tezkireye ilavelerde bulunması sebebiyle dördüncü ravzadaki alfabetik sistemde aksamalar mevcuttur.

Gülşen-i Şu'arâ Türk tezkireciliğinde tenkit fikri açısından zaafiyetler barındırsa da kimi güçlü yönleriyle de dikkat çeken bir eserdir. Fuzûlî şair tezkireleri arasında ilk defa Gülşen-i Şu'arâ'da yer almış, Fuzûlî'nin oğlu Fazlî'den, İstanbullu Tab‘î’nin İstanbul Şehrengizi'nden ve Azerbaycanlı şair Zamirî'nin Leylâ vü Mecnûn mesnevisinden de ilk defa Ahdî tarafından bahsedilmiştir. Diğer Türkçe şair tezkirelerinde yer almayan ve çoğunluğu devletin doğu sınırlarında yaşayan 147 şair için Gülşen-i Şu'arâ'nın tek kaynak olması da eseri biyografik olarak önemini artıran bir husustur. Ahdî, devrin şairleri hakkında, bir iki şair hariç tutulursa, genellikle iyimser kanaatlere sahiptir. Gülşen-i Şu‘arâ'da şairin doğduğu yer, mesleği, bulunduğu son durum, çeşitli meclislerde sohbetlere devam edip etmediği, şiiri ve diğer eserleri üzerine bir takım değerlendirmeler yapılmaktadır. Yapılan tavsif değerlendirmeler yer yer birbirine benzemektedir.

Ahdî'nin, Gülşen-i Şu'arâ'da -özellikle mukaddime ve hâtimede- sanatkârane bir üslup kullandığı söylenebilir. Mukaddime ve hâtime bölümlerinde ikili, üçlü terkipler yoğun olarak görülmektedir. Bilhassa başlıklarda Arapça ve Farsça ibareler vardır. Bu ifade tarzı diğer bölümlerde de aynı olmak şartıyla dua cümlelerinde de aynen devam eder. İlk üç bölümde ise, üslubu biyografisi anlatılan şairin sosyal statüsü belirlemektedir. Dilin belli bir standardı yoktur. Bu bölümlerde dil, hem ağır hem de saygılı, mübalağalı ve yücelticidir. Eserin dördüncü ravzasında ise, dil sade sayılabilecek durumdadır. Ahdî, söylemek istediklerini asıl bu bölümde söylemiştir. Gülşen-i Şu‘arâ'da konuşma dilinden alınmış ifade biçimlerine ve bazı anekdotlara da rastlanmakta olup Osmanlı Türkçesi'nin imkânları en iyi şekilde kullanılmıştır. Bu yüzden, Gülşen-i Şu‘arâ, gerek kelime kadrosu, gerek cümle çeşitliliği bakımından çok zengin bir dil malzemesini içermektedir. Tezkirede başarılı seci kullanımlarına da rastlanır (Solmaz 2018).

Gülşen-i Şu‘arâ'nın on ikisi yurt içinde, sekizi yurt dışında olmak üzere bilinen 20 nüshası vardır. Eserin tenkitli metni, Süleyman Solmaz tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış (1996), 2005’te basılı kitap, 2009 ve 2018 yıllarında e-kitap olarak yayınlanmıştır.

Eserden Örnekler
Mevlânâ Fuzûlî (ʿaleyhir rahme)-i Bağdâdî

Kemâl-i maʿrifetle kâmil ve fünûn-ı fezâyil ile fâzıl şûh-tabʿ u şîrîn-sohbet ve ʿilm-i hendese vü hey’et ile ebdân-dân ehl-i hikmet ve ehâdis ü tefâsir ile peyrev-i şeriʿat hadd-ı zâtında bende-i ehl-i tarîkatdür. Ol pîr-i nîkû-hısâl mazmûn-ı belâğat-nümûn bulmağla bî-misâl idi. Üç zebân ile asnâf-ı şiʿre kâdir ve tarz-ı muʿammâ ve ʿarûzda mâhir üslûb-ı inşâ-yı selâset-engîzi müseccaʿ mânend-i Hâce-i Cihân makbûl-i ehl-i zamân ve kavâid-i pür-fevâ’id-i kasâyid-i fesâhat-âmîzi mülemmaʿ misâl-i kasâyid-i Hâce-i Selmân ve dil-pesend-i ehl-i ʿirfân ve semt-i mesnevîde Leylî vü Mecnûn mânend-i dürr-i meknûn sebt itmişdür ve nice nice Türkî vü Fârisî resâil yazmışdur ve dahi Ravzatü’ş-şühedâ-yı Mevlânâ Hüseyn Vâʿiz’i be-tarîk-ı terceme Hadikatü’s-Süʿedâ-nâm bir kitâb ki sergüzeşt-i hazret-i imâmdur itmâmına ikdâm kılmışdur hâlâ meşhûr-ı hâs ü ʿâmdur derc kılmış. Hakkâ budur ki kendü tarzında muhteriʿ ve tarîk-ı maʿânîde mübtediʿ ve şâhid-i fikri elfâz-ı pâk ile müzeyyen ve gün gibi câme-i zerrîn-i maʿnâ ile aʿyân içre mübeyyen ve lisân-ı Tâzî’de olan ebyâtı fusahâ-yı ʿArab’da meşhûr güftâr-ı Nevâyi-âyîni Türkân-ı Moğol yanında mezkûr ve zebân-ı Fürs’de olan dîvânı pesendîde-i şuʿarâ-yı her merzbûm ve eşʿâr-ı Türkîsi makbûl-i zurafâ-yı Rûm olmışdur. Cümlesinden bir kaç matlaʿ-ı Fârisî ve bir nice Türkî beyt ve bir gazel-i ʿâşıkâne ki meşhûr-ı merdüm-i devr-i zamânedür sebt oldı ve sene selâse ve sittîn ve tisʿâ mi’ede maraz-ı tâʿûn ile matʿûn olup diger-gûn olmışdur.

[…]

Gazel

Bırakdı hâke hüsnün âftâb-ı ʿâlem-ârâyı

Götürdi yir yüzinden muʿciz-i laʿlün Mesîhâ’yı



İki gözden revân itmiş sirişküm kâmetün şevkı

ʿAsâ-yı muʿcizi gör kim iki bölmiş bu deryâyı



Bükülmiş kaddümi kurtarıgör kullâb-ı zülfünden

Hatâdur çekmesün çok bağrı çökmiş bir sınuk yayı



Ruhun üzre ham-ı ebrûnı görmek isterüm ammâ

İgen düşvâr olur gün var iken görmek yeni ayı

[...]

Fuzûlî eşk seyliyle perîşân olma sabr eyle

Ana hemvâr ola âhir tutup turmaz bu dünyâyı (Solmaz 2018: 240-241)

Şairin tam adı: Ahmed Ahdî b. Şemsî-i Bağdâdî'dir